Edirne| Seyahat Günlükleri 3

Edirne| Seyahat Günlükleri 3

Herkese Merhaba,

Seyahat Günlüklerimizin üçüncü durağı Serhat Şehri Edirne’deyiz. Osmanlı’nın Avrupa topraklarındaki ilk başkenti Edirne, Türk tarihinde çok önemli yer tutar. Çünkü İstanbul’u feth eden Fatih Sultan Mehmet (II.Mehmet)’ in doğduğu şehirdir.

Trakya’nın incisi Edirne, Balkan şehirlerini andıran  silueti ile Osmanlı’nın değil birçok milletin, dinin merkezi olmuş bir şehirdir. Metreye kareye en çok tarihi eser düşen Floransa’ dan sonra Avrupa’ nın ikinci şehri. Bu yüzden Edirne deki bu kültürel mozaik yapıyı henüz hiçbir yerde bulamadım desem abartmış olmam.

Edirne merkeze nereden girerseniz girin sizi ufkunuzdan hemen selam veren Selimiye Camii’ni görebilirsiniz. Mimar Sinan’ınUstalık Eserim” dediği Selimiye Camii Koca Sinan’ın selamı gibidir adeta şehre. Edirne dedik ya Osmanlı’nın Başkenti idi. Elbet Sarayı da var. Henüz restorasyonu devam etmektedir. Yalnız Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşları derken çok fazla hasar görmüştür. Göçün, gurbetliğin ne olduğunu çok iyi bilen topraklardır diyebiliriz. Yahudi’si, Çerkez’i, Rum’u, Bulgar’ı, Türkü, Arabı birçok insansın yaşadığı ve üç dine ev sahipliği yapan önemli bir merkezdir  asırlardır.

Selimiye Cami’ye yakın üç önemli Camii olan Üç Şerefeli Camii ve Eski Camii (Ulu Camii) de önemli Mimari , Sanat ve Kültür Mirasıdır. Türkiye ‘nin birçok yerinden, Yunanistan’a ve Bulgaristan’dan günübirlik özel günlerde çok fazla ziyaret edilmektedir. 

Selimiye’nin yukarısında Sveti Georgi Bulgar Kilisesi içindeki Ortodoks kültürünü yansıtan çok önemli bir merkez. Hala ibadete açık ve Bulgaristan’dan gelen cemaati bulunmakta. Yönümüzü aşağı yani tekrar Selimiye’ye çevirdiğimizde kentin en önemli Caddesi Saraçların sonundaki Musevi ibadet mekanına varıyoruz. 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !  Berlin ve Seferihisar Çocuk Parlamentoları Buluşması - İzmir

Yahudi Nüfusunun İstanbul ‘dan sonra en yoğun olduğu yer olan Edirne de 19.yüzyıl dan kalma, Avrupa’nın ikinci Türkiye’nin birinci en büyük Edirne Büyük Sinagogu bulunmakta. Yahudi nüfusunu büyük oranda kaybeden Edirne de hala Yahudi ve Musevi kültüründen izler devam etmekte. Sinagog büyük bir restorasyondan sonra ibadete açılmıştır.

Sinagog destinasyonu içerisinde Sanat Evi bulunmakta. Edirne’ye özgü Edirnekari Sanatı, Kırkyama, Minyatür Talika yapımı gibi birçok geleneksel Sanat hala usta ellerde varlığını sürdürüyor. Edirnekari Ustası Mehtap Cömert ile Talika Ustası Özcan Abacı’nın atölyeleri bulunmakta. Sanat sevenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken bir yer. 

Sinagog ve çevresi Osmanlı şehirlerindeki Kaleiçi denilen semtlerin bir örneğini temsil eder. Kaleiçi sadece Sinagogdan ibaret değil. Edirne’ in sivil mimari geleneksel evlerinin yoğun olduğu çok düzenli bir mahalledir. Hatta bir dönem İtalyanlarında ikamet ettiği yerdir. Az da olsa Edirne Katolik İtalyan Kilisesi bir cemaate sahipti. Günümüzde ibadethane  olarak kullanılmasa da güzel mimarisi ile şehre gelenleri etkilemeye devam ediyor (İstikbal Ortaokuluna ait bir Konferans salonu olarak özel günlerde kullanılmaktadır, İtalyan Kilisesi). 

Kaleiçi’nde eski Antik dönem kalıntıları yani Edirne eski adıyla Adriyanapolis kalıntıları azda olsa göze çarpmakta ve kalenin etrafında Ali Paşa Kapalı Çarşısı bulunmakta. Edirne’nin en önemli 16.yüzyıldan bu yana kullandığı çarşısıdır. Başta saydığım üç camii dışında çok sayıda tarihi camiye sahip ve birkaç kilise daha. 

Arasta, Bedesten, Kervansaray Hotel, Deveci Han, Ekmekçizade  Kervansarayı gibi çok fazla günümüzde de kullanılan Kültür Mirasları var. Edirne her sokağında çok katmanlı kültürel birikime sahip. Ben genel hatları ile sizlere bir yön çizmek istedim. Şimdi biraz şehrin sınıra yakın yönü olan batı tarafına bakalım. 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !  Avrupa da Gezilmesi Gereken Müzeler

Eski Saray kalıntıları yakınındaki, Balkan Şehitliği , Adalet Kasrı, Av Köşkü ve II.Beyazıt Külliyesi ve Sağlık Müzesi bulunmakta. 15.Yüzyılda hem hekim yetiştirmek hem hastaları iyileştirmek için kurulan bu merkez, çağının çok ilerisinde bir şifa merkeziydi. Dünyada ruh sağlığı hastalıklarının tedavi merkezi yokken; hatta bu tür rahatsızlıkların Avrupa da bile hastalık değil batıl inançlar ile cadı, cinli gibi önyargılarla baktığı insanlar, Osmanlı Devletinde tedavisi yapılması için bu merkezde koruma altına alınırlardı. Bu merkezdeki tedavi yöntemlerinin hala işe yarar olması da ne kadar bilimsel ve akla yakın olduğunun kanıtıdır. Gördüğünüz gibi Edirne çok çeşitli ve her köşe başında sizi bir tarihi eser karşılamakta… 

Edirne de ne yenir? 

Tabi ki En önemli Saray Mutfağından Gurme Lezzet olan Edirne Tava Ciğeri. Bu alanda çok fazla güzel işletme var. Ama ben tercihimi Tarihi Ciğerci Bahri Bey’den yana kullanıyorum. Selimiye Camii’ nin hemen yanında ve tarihi bir han içindeki dükkan Bahri Beyin taze çiçekleri ile donattığı bahçede ziyaretçilerini bekliyor. Ciğer sevmen diyenlerin bile mutlaka yediği bir lezzet tir Edirne Tava Ciğeri. Onun dışında Edirne köftesi meşhur. 

 Et favorim değil derseniz sizi Balkan Piliç Lokantasına davet ediyorum. Evet ev yemekleri yapılan bu lokantada her şey çok güzel ve lezzetli. Özellikle Mercimek çorbası Türkiye de çok az yerde tadına rastladığım bir lezzette. Benim favorim Mercimek çorbası, kulağa basit gelebilir ama yedikten sonra bana çok fazla hak vereceğinize eminim. Minimalist ama çok zengin içerikli, temiz ve hızlı servis mekanı. Sahibi Arnavut göçmeni  İdris Kerimler. Edirnelilerin de en çok gittiği yerdir. Tatlı olarak Edirne den yanınızda hediyelik götüreceğiniz çok fazla lezzet var. En başında Edirne Badem Ezmesi ve Devaimisk Helvası gelir.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !  Yavaş Şehrin Balıkçı Kasabası / Sığacık...

Çay ve kahve için de mekan çok ama biz tüm bu yorgunluğu, Saraçlar Caddesinden güneybatıya doğru Tunca Nehrini  geçip ( tabi ki yürümenizi tavsiye ederim. Yol boyunca birçok hazine sizi takip edecek). Oradan Meriç Nehrine ulaşacağız. Taş Köprü manzaralı kafeleri ile Edirne Karaağaç semtinde dinlendikten sonra geziyi diğer bir güne bırakabilirsiniz. Çünkü diğer sırada Edirne ‘nin en yüksek tepesi Buçuktepe Balkan Şehitleri  Müzesi var (Edirne büyük oranda düzlük bir ova olduğu için tepesi 104 metre rakımlık). Tepeye giderken Yahudi Maşatlığın da ki sanat eseri gibi işlenmiş, taş mezar yapıtlarına görmelisiniz. Ve birçok Müzesi için de ayrı bir gün ayarlayabilirsiniz. 

Önemli not;

Şehrin ara sokakları da fotoğraf çekmeyi sevenler için harika gizli detayları saklıyor. Örneğin ben Edirne süpürgesini yapan ustalar Halil ve İbrahim İnalcı’ları böyle keşfettim. Görünenin ötesindeki zenginlik için ara sokaklara dalmaktan çekinmeyin. 

Vaktim yok diyenler için günübirlik hızlı önerim ise; 

Önce Selimiye Camii ve Saraçlar Caddesinde Edirne Tava Ciğeri veya Balkan Piliç Lokantasına uğradıktan sonra Kaleiçi semtini gezerek, Büyük Sinagogu takiben Meriç nehrinde çay keyfi ve Karaağaç Tarihi Tren Garı ile Lozan Barış Anıtı sizin için yeterli olacaktır. 

Bence biraz yorulduk gibi! Şimdi biraz dinlenelim. Daha sonra Edirne den  İstanbul’u fethe gideceğiz. Görüşmek üzere, sevgilerimle. 

YAZAR HAKKINDA

Şeyma Tuna DİNÇ Şeyma Tuna DİNÇ 1990 İstanbul doğumlu ve Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunuyum. Evli, bir çocuk annesiyim. En büyük tutkum kitap okumak ve ilham aldığım konular hakkında yazı yazmaktır. Sanat Tarihi, Edebiyat, Arkeoloji, Sosyoloji, Coğrafya, Kaligrafi, Mutfak Kültürü ilgi alanlarım arasındadır.
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM