Herkese Merhaba değerli okurlar, sizlerle seyahat günlüklerimi paylaşmak istiyorum. Bugünün ilk rotası Osmanlı İmparatorluğu’nun tohumlarını atıldığı Bilecik! O zaman Çayınızı kahvenizi alın hazırsanız yolculuğa başlıyoruz 🙂
Bilecik konumu itibari ile İstanbul ve Ankara arasında kalan ve Yüksek Hatlı Hızlı Tren güzergâhında olması ile önemli bir konum da. Aslında tarihsel olarak da pek değişen bir şey yok konumun öneminde.
Türklerin Anadolu da, Anadolu Selçuklular ile başlayan hakimiyeti sırasında Bilecik – Söğüt bölgesi, özellikle Oğuz boyundan Ertuğrul Gazi ‘ye verilerek uç beyliğine yükseltilir. Bilecik’i yurt edinip Bizans’a komşu olan bu beylik artık Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Bey ile bambaşka bir güce kavuşacaktır. Bu güce kavuşmasını sağlayanlardan biride Bilecik te yaşayan Şeyh Edebali’dir. Manevi anlamda devletleşmesinde ve izleyeceği politikada önemli yere sahip Edebali’nin Osman Beye nasihatleridir. Ve kızınıda Osman Beyle evlendirmesi de bu güvenin ne kadar önemli olduğunun kanıtı.
Bugün Bilecik Söğüt de Osman Beyin babası Ertuğrul Gazi’nin Türbesi bulunmakta. Osman Bey’in kayınpederi ve Manevi önderi Şeyh Edebali’nin Türbesi de Bilecik merkez de yer almakta. Türbe ziyarete açık ve Osmanlının Tarihine ışık tutan önemli bir merkez olarak değer görmektedir.
Şehir merkezi küçük ama havası çok temiz bir şehir. Bilecik Arkeoloji ve Etnografya Müzesi ücretsiz olarak tüm ziyaretçilere açıktır. Yöresel doğal ürünleri bulabileceğiniz bir çok dükkana sahip. Lisans Derecesine yükselen Bilecik Üniversitesi ile kent daha da gelişmiş. Otel ve pansiyon olarak birçok yere göre uygun fiyatlarda. Bilecik de güzel ve doğa ile yakın bir restoran arıyorsanız Şelale Restoranı tavsiye ederim.
Ayrıca günübirlik gelmek isteyenler için çok uygun bir şehir. Günübirlik gelirseniz Şeyh Edebali Türbesi ziyaret ettikten sonra Türbe destinasyonu içerisinde Yörük çadırında gözleme ve Yörük ayranı içip güzel bir mola verebilirsiniz.
Şimdilik başka bir rotada buluşmak dileğiyle! Öneri ve yorumlarınızı bekliyorum. Son olarak Şeyh Edebali’nin Osman Beye söylediği Nasihatlere bir kulak verelim. Bence hala hikmetli sözler;
“Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana…
Güceniklik bize; gönül almak sana..
Suçlamak bize; katlanmak sana..
Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana..
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana..
Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana…
Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana..
Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun.
Beyliğini mübarek kılsın.
Hak yoluna yararlı etsin.
Işığını parıldatsın.
Uzaklara iletsin.
Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin.
Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de
Düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız.
Tıkanıklığı temizlemeliyiz.
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın.
Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin..
Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder.
Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!..
Sabır çok önemlidir.
Bir Bey sabretmesini bilmelidir.
Vaktinden önce çiçek açmaz.
Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır.
Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.
Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın.
Ona sırt çevirme.
Her zaman duy varlığını.
Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler.
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler,
Ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.
Ananı ve atanı say!
Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Açık sözlü ol!
Her sözü üstüne alma!
Gördün, söyleme; bildin deme!
Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir…
Şu üç kişiye;
Yani cahiller arasındaki alime,
Zengin iken fakir düşene
Ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı!
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Haklı olduğun mücadeleden korkma!
Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
En büyük zafer nefsini tanımaktır.
Düşman, insanın kendisidir.
Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir.
Ülke sadece idare edene aittir.
Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur.
Vaktiyle yanılan atalarımız,
Sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler.
Bunun içindir ki, yaşayamadılar..
İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz.
Kişi kıpırdamayınca uyuşur.
Uyuşunca laflamaya başlar.
Laf dedikoduya dönüşür.
Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez.
Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar.
Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır.
Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı…
Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.
Savaşı sevmem.
Kan akıtmaktan hoşlanmam.
Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir.
Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır.
Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir.
Bey memleketten öte değildir.
Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok.
Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır.
Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz.
Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.
Sevgi davanın esası olmalıdır.
Sevmek ise, sessizliktedir.
Bağırarak sevilmez.
Görünerek de sevilmez!..
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın…”