Herkese Merhaba,
Seyahat günlüklerini benimle birlikte takip ettiyseniz. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu ile gelişen şehirleri sırayla gezdik. Şimdi hem Türkiye hem Dünya için çok önemli bir şehir olan İstanbul’dayız. Bir önceki durağımız hatırlarsanız ki Edirne idi. Neden Edirne ve sonrasında İstanbul? Çünkü Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u almak için Edirne’den yola çıktı. Bu kronolojik sırayı izlemek umarım sizlere keyif vermiştir. Tarih geçmiş gitmiş değil. Şehirlerin ruhunu yansıtır. Bu yüzden geçmiş kıymetli ve anılmalıdır.
İki bin yıl önce İstanbul Roma İmparatorluğunun ve daha sonra bölünüp Doğu Roma (Bizans) ‘ın merkezidir. Tarihi yarım ada olarak o zaman ki adıyla Konstantinopolis yüksek, büyük sırlarla çevriliydi. Bu da dışardan fethini diğer milletler için zorlaştırıyordu. Ta ki Fatih Sultan Mehmet gelene kadar. İstanbul’un fethi ile Ortaçağ kapanır ve Batıda Yeniçağ başlar. Bu çağların yarattığı teknoloji, fikir ve politika değişikliği İstanbul’un fethinden sonra Avrupa’ya kaçan Aydınların öncülüğünde oldu. Bir fetihten daha fazla sonuçlar doğurduğu görmekteyiz.
İstanbul tarihi yarım adanın dışına çıktığında mega bir kent görünümündedir. Sizleri çok fazla uzağa götürmeyi düşünmüyorum. İstanbul’ u gezmeye çok vakti olmayanlara öncelikle ilk tavsiyem Boğaz Turlarına katılmaları. Eminönün’deyseniz. Balık ekmek yemeden ayrılmayınız. Her ne kadar İstanbul Boğaz balıkları azaldığı için balık porsiyonları küçülse de martıların sesi, denizin iyotla karışan kokusu ile sizi o anı hem lezzetli hem de unutulmaz kılar.
İlk gün turu için;
… önce Eminönü’nden Dünyanın ilk kapalı alışveriş merkezi Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı’yı sırayla gezmelisiniz. İpek yolu ve Baharat Yolları artık kullanılmasa da bu yolların etkisi hala İstanbul da önemli Pazar statüsünü korumaktadır. Oradan Sultan Ahmet Meydanına geçelim… O kartpostallık İstanbul fotoğraflarına kavuşacağınız yer. Meydan Roma Döneminde Hipodrom olarak kullanılmış. Dikili taşları hala yerinde.
İstanbul sokak lezzetleri közlenmiş ya da haşlanmış Mısır ile Kestane arabaları sizi her yerden sarar. Sultan Ahmet Meydanını çevreleyen Sultan Ahmet Camii yaygın ismi ile Mavi (Blue) Camii, Aya Sofya ve arkasındaki Topkapı Sarayı ile Gülhane önemli destinasyonlardır.
Müze severler için bu bölgede İstanbul Arkeoloji Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi, Ayasofya Deneyim Müzesi, Türk – İslam Eserleri Müzesi, Basın Müzesi, Yerebatan Sarnıcı Müzesi, İstanbul İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, PTT Müzesi, Türkiye İş Bankası Müzesi gibi geniş ve çok çeşitli müzelere sahip.
İkinci gün;
Ben Haliç’e yakın olmak istiyorum derseniz. Tura Eminönü’nden başlayıp Eminönü – Eyüp Tramvaya binebilirsiniz. İstanbul’u İstanbul yapan üç kültürün semtlerini gezelim. Fener Semti (Ortodoks Rum) , Balat Semti (Yahudi Mahallesi, Osmanlı zamanı İspanyadan getiren Sefarat Yahudilerinin ikamet yeri) ve Eyüp (İstanbul fethi ile gelişen Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu semti) … Eyüp’e gelemeden Feshane Müzesini ücretsiz ziyaret edebilirsiniz ya da yola devam edip Piyer Loti tepesine çıkıp panoramik Haliç manzarasını seyredip çay içebiliriz.
Üçüncü Gün;
Son dönemde İstanbul adına hangi yenilikler var diye sorarsanız. Sizlere Zeytinburnu Marmaray istasyonuna 3 dk. yürüme mesafesindeki Kazlıçeşme Sanat Merkezi’ni öneririm. Hem Mozaik Müzesini ücretsiz gezebilir. Hemde Mozaik Kafede denize karşı lezzetli yemekler ve harika sunumlu içecekler içebilirsiniz.
Bulgur Palas binasını ziyaret edip hem kütüphane hemde geniş açılı İstanbul manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Süleymaniye Camii ve Külliyesi artık daha iyi ve etkili bir cazibe merkezi oldu. Geleneksel el zanaatları hem güncel sanat hem tasarımın buluştuğu galeriler Süleymaniye ve çevresine daha da bir değer katmış olan İstanbul Tasarım Müzesi’ni ziyaret edin. Ev yemekleri tarzında nezih lokantalar için Süleymaniye, Vefa ve Laleli gibi semtler sizler için uygun olacaktır. Tabi ki Vefa dan geçip meşhur Tarihi Boza içememek olmaz.
Sarayburnu sahilinde kamusal bir park ve meydan olarak yeni haliyle görülmeye değer.
Dördüncü Gün;
Klasik bir İstanbul turu için Haliç’in karşı kıyısı Karaköy sahile oradan da Galata Kulesi Müzesi’ni yoğun kuyruktan sıra bulursanız gezdikten sonra İstiklal caddesine devam edin. İster nostalji tramvaya binip ister yürüyerek Taksime uğrayın.
İstanbul için gelmeden kesinlikle iyi bir rota belirlemeniz, kafanızdaki kaotik İstanbul algısını yıkacaktır. Evet, İstanbul çok kalabalık olabilir ama doğru bir seyahat planı ile keyifli ve kolay gezme imkanı oluşturur. En iyi ulaşım raylı sistem ve tabi Şehir Hatları Vapurları, İstanbul için bir klasik. Lütfen simidinizi alıp vapur çayı ile bir İstanbullu gibi kahvaltı yapmayı deneyin! Şimdiden Keyifli yolculuklar. Başka rotalarda görüşmek dileğiyle.