Stefan Zweig’ın Satranç‘ı gerçekten kısacık ama insanın ruhuna işleyen, derin bir uzun öyküdür. Zweig’ın eşiyle intihar etmeden hemen önce yazdığı son eser olması da ona ayrı bir hüzünlü ve etkileyici hava katıyor.
Konu ve Temel Çatışma
Kitap, New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde geçer. Temelde iki zıt karakter arasındaki bir satranç maçını anlatır, ancak bu maç arka planda II. Dünya Savaşı’nın, Nazi rejiminin ve yalnızlığın insan ruhu üzerindeki yıkıcı etkilerini ele alır.
Ana Karakterler
- Mirko Czentovic: Dünya satranç şampiyonudur. Köylü bir geçmişten gelir, zekası sadece satranç tahtasında parlar. Kaba, kibirli, konuşma ve anlama yeteneği zayıf, paraya düşkün biridir. Satrancı ezberlenmiş hamleler ve mekanik bir yetenek olarak görür.
- Dr. B.: Viyanalı saygın bir avukattır. Naziler Avusturya’yı işgal ettiğinde, hükûmetin gizli belgelerini sakladığı için tutuklanır. Hikayenin asıl dramatik ve psikolojik derinliğini o taşır.
Hikayenin Gelişimi
Gemi yolculuğu sırasında, gemideki yolcular, özellikle de petrol zengini hırslı McConnor, kibirli şampiyon Czentovic’i satrançta yenmek isterler ama ağır bir yenilgi alırlar.
İkinci oyunda yine yenilmek üzereyken, aralarına aniden gizemli bir adam karışır ve oynanacak yanlış bir hamleyi engelleyerek onlara doğru bir strateji sunar. Bu kişi, uzun yıllardır satranç oynamayan Dr. B.‘dir. Onun yardımıyla, yolcular Czentovic’le berabere kalmayı başarırlar.
Şampiyon şaşkındır ve ertesi güne Dr. B. ile birebir bir maç ayarlanır. Bu noktada Dr. B., gemideki anlatıcıya (Zweig’ın sesi) neden bu kadar iyi satranç bildiğini ve neden bir daha oynamak istemediğini anlatan, kitabın en vurucu bölümü başlar:
Dr. B.’nin Hikayesi (Kitabın Kalbi)
Dr. B., Naziler tarafından bir hücreye değil, psikolojik işkenceye dayanan bir “hapis” şekline maruz bırakılmıştır: Tamamen tecrit edilmiş, küçük bir otel odasına hapsedilir. Günlerce, aylarca tek başına kalır, konuşacak, okuyacak, yapacak hiçbir şeyi yoktur. Bu hiçlik onu yavaş yavaş deliliğe sürüklemektedir.
Tamamen umutsuzluğa düştüğü bir anda, sorgulanmayı beklerken, bir asker parkasından şans eseri satranç ustalarının oyunlarını içeren bir kitap çalar. Bu kitap, onun için bir kurtuluş olur. Kitaptaki oyunları, önce tahtasız, sadece zihninde oynamaya başlar. Başlangıçta eğlenceli olan bu zihinsel meşguliyet, zamanla saplantıya dönüşür.
Kitaptaki ustaların oyunlarını bitirince, bu kez kendi kendine oynamaya başlar: Kendisine karşı, hem beyaz hem de siyah taşları yöneterek. Bu ikilik, onun zihninde bölünmeye ve korkunç bir gerilime yol açar. Bir “Ben” diğer “Ben” ile savaşır. Yenildiğinde kendine kızar, kazandığında çılgınca sevinir. Bu iç savaş, onu sinir krizinin eşiğine getirir ve bir keresinde eliyle camı kırar.
Hastanedeyken bir doktorun yardımıyla bu işkence düzeninden kurtulur ve bir daha asla satranç oynamamaya yemin eder.
Final Maçı
Ancak gemideki Czentovic’in kibri ve oyunun heyecanı, Dr. B.’nin yeminini bozdurur. İlk oyunu, yıllardır oynamamasına rağmen Czentovic’in yavaş ve mekanik hamlelerine karşı zihinsel çevikliği sayesinde hızla kazanır.
Czentovic rövanş ister. İkinci oyunda ise Dr. B.’nin zihinsel yaraları yeniden açığa çıkar. Czentovic, onun bu zihinsel hassasiyetini fark edip oyunu bilinçli olarak yavaşlatır. Amacı Dr. B.’yi tekrar tecrit günlerinde yaşadığı gibi gerilim ve zihinsel yalnızlığa itmektir.
Czentovic’in her hamlesinde saatlerce düşünmesi, Dr. B.’nin beynindeki satranç hamlelerini kontrol edemeyeceği kadar hızlandırır. Dr. B. yine o hapishane günlerine döner; kafasında binlerce hamle çatışır. En sonunda, oyunun ortasında, aklının kontrolünü kaybedip bir hamleyi yanlış bir yere koyar. Anlatıcı hemen araya girer ve Dr. B.’nin masadan kalkmasını sağlar.
Dr. B., akıl sağlığını korumak adına, satranç tahtasını ve o korkunç iç savaşı bir kez daha geride bırakarak oyundan çekilir.
Sonuç olarak: Satranç, sadece bir oyun değil, zorbalık, tecrit ve yalnızlık karşısında insan aklının sınırlarını anlatan, nefes kesici bir psikolojik gerilimdir. Zweig, Nazizm’in fiziksel işkencesinden ziyade, insanı kendi içine hapsederek nasıl yok edebileceğini Dr. B.’nin trajik hikayesi üzerinden muazzam bir ustalıkla gösterir. Okurken o tecridi ve zihinsel savaşı iliklerine kadar hissedersin. Gerçekten okunmaya değer, unutulmaz bir eserdir.



