Sevgili anneler, Bir önceki yazımı HATIRLARSINIZ ; “sağlıklı bir çocuk sağlıklı bir ruh hali içinde ve sağlıklı bir iletişimle büyüyen çocuktur. Öyleyse bilinçli ve bilimsel kurallarımız olmalıdır” paragrafı ile sonlandırmıştım. Ve yine hatırlarsınız, kurallarımızın başladığı tarih de onu doğumla birlikte kucağımıza ilk aldığımız andı…
Canımızın bir parçası olan bebeğimizi; dünyanın ilk ve en büyük ve en paha biçilmez sevgi ve heyecanı ile bağrımıza bastığımız o an var ya… İşte o anın mutluluğu, huzuru, sükunet ve yüce Yaradan’a şükür duyguları ile yaşadığımız o anı hiç unutabilir miyiz? Onu her kucağımıza aldığımız ve almamız gereken durumlarda ve devam eden gün, ay ve yıllarda hangi yaşta olursa olsun… Hangi durum ve konumda olursa olsun, onunla ilk tanıştığımız anın duyguları ile yaklaşmalıyız. Yani aynı özen , saygı ve aynı sabır duygularıyla… Ama o anda;’’ ben yorgunum, meşgulüm, benim de sorunlarım var, içimde fırtınalar kopuyor’’ ve…Ve…Ve, diye düşünmeden tüm dertlerimizi heybemizin arka gözüne bırakır, sabırla yine sükunetle ona yönelir, ona odaklanırsak her şey süt liman. Bakışlarımız, dokunuşlarımız, seslenişlerimiz yumuşar, karşılıklı sakinleşiriz. Onu dinleriz, dinletiriz, anlamaya çalışırız, anladığımıza inandırırız ama çocuklar asla külyutmazlar. Eğer önce kendimize ve de ona duygularımızda dürüst olamıyorsak… Derdi nedir, isteği nedir, yerine getirmeye, yardımcı olmaya çalışırız. Olanaksız mı ya da gereksiz mi? Nedenlerini anlatır, açıklarız.Eğer samimi, inandırıcı ve dürüst isek inanın sorun çıkmaz. Ama sinirli itirazcı ve olmazlarla yaklaşırsak; aynı ölçüde tepkiyle çığlık çığlığa ağlarken, tepinen, ısrarcı, yerlerde inatla yuvarlanan çocuğumuzla baş etmek zorunda kalırız.
Çocuğumuz bizim aynamızdır. Ona baktığımızda kendimizi görürüz. O bizim davranışlarımızla, bilinçli ya da bilinçsizliğimizle bir yerlere getirdiğimiz gurur eserimiz, ya da hasbel kaderle geldiğimiz bu nokta ise, ne yapacağımızı şaşırmışlığımızın somut sonucudur.
Bilinen şu ki çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, onun doğru ya da yanlış gelişimi için en önemli etkendir ve örnektir. Aile ortamında çocuk için çok önemli olan, anne-babanın çocuğun büyüme sürecinde ona yaptığı tanıklıklar yani davranış örneklemeleridir. Bu tanıklık altı boyutta oluşum gösterir. Çocuklar bu altı boyutta davranışsal gelişim gösterecek bir programla doğarlar. Bu altı boyut diyor ki; anne, baba, öğretmen ya da bir büyük, ona dönüp baktığında, onun duruşunu, yürüyüşünü, oynayışını, yuvarlanışını, gidişini izlediğinde; umurumuzdasın, seni görüyorum, duyuyorum, izliyorum, hissediyorum demiş oluyor ya da demesi gerekiyor.İşte bu önemli altı boyut :
Sevgili anne babalar, lütfen günde hiç olmazsa bir kez çocuk-aile-karı-koca birlikte ve birbiriniz için bir etkinlik saati belirleyin ve yapın. Örnek: kitap okumak, hayat ve tanışma hikayelerinizden anekdotlar, bir enstrüman çalmak, bir şarkı türkü söylemek, top, çelik çomak, beştaş v.s. oyunları gibi. Ama mutlaka her gün belli bir süre ailece birlikte bir etkinlik yapın. Önemli olan bu etkinliğin süresi değil, kalitesi önemlidir. Bazen on dakika bile öyle yoğun duygu alışverişiniz olur ki, çocuğunuz bu birlikteliğin doyumuna ulaştığını hissettirir… Birlikteliğinizden aldığı bu doyumla sizin yakanızı, eteğinizi bırakır, kendi başına uğraşlarına döner.
Sayın ebeveynler, bu arada biraz POTANSİYEL konusuna değinmek isterim.
Biliyorsunuz potansiyel; gizli kalmış, henüz ortaya çıkmamış , yetenek ve güç demektir .Çocuğun potansiyelini hayata geçirebilmesi için bizlerin iki temel özelliğimiz olmalı:
SABIR: Çocuğun yaptığı yanlışa dişlerimizi sıkarak tepki vermek değil… Buradaki sabır; hemen doğrusunu söylememek, çocuk konuşurken lafını tamamlamamak, hemen, onun yaşadığı bir şey üzerine yorum yapmamak. Durmak ve soru sorarak başlamak, gerekirse soruların içinden ikinci bir soru daha çıkarmak.
ŞEFKAT : Sevgi kelimesini kullanmaktan hep kaçınırım. Çünkü bir çok anne sağlıksız sevgisiyle çocuğunu sakatlıyor. Çocuğumuzu çok sevdiğimiz için zarar vermeyiz, sağlıksız sevdiğimiz için zarar veririz… Çocukla aynı yatakta yatmak, yaşları geçtiği halde kucaklarda taşımak, doğru Türkçemiz yerine anlaşılamaz , sözde bebek diliyle sevmek, abartılı sevgi gösterisiyle kucaklamak, çocuğu bezdirecek kadar öpmeye çalışmak, çocuğa ANNNECİM, BABACIM-DEDECİM – ANNNEANNECİM – AŞKIM – PRENSESİM – PRENSİM gibi saçma ve anlamsız hitaplarla seslenmek… Bunlar çocuğu nasıl etkiler… Bu kavram karmaşası ile büyüyen çocuk ilerde nasıl sağlıklı bir iletişim kurar. Bunlar son derece PATOLOJİK, hatalı yaklaşımlardır…Ayrıca; dişlerimizi fırçaladık ,ödevlerimizi yaptık, yemeklerimizi yedik gibi… Çoğul konuşmalar mutlaka vazgeçmemiz gereken son derece yanlış ve çocuğun gelişen ruh hali için çok hatalı yaklaşımlardır.
Okullarda sık rastlanan bir başka Yanlış da ;velilerin WHATSAPP guruplarıyla okulları dışardan yönetiyor olmasıdır…Böyle okullardan, çocukların tek yönlü beyanlarıyla öğretmeni yargılayan, suçlayan durumların içinden,,, aşırı lüks ve rahattan POTANSİYELİNİ hayata yansıtan çocuklar çıkmaz. Potansiyel, gayretin, zorlukların yaşandığı baskı altında ortaya çıkar.’’ BİLELİM Kİ KADER, GAYRETE AŞIKTIR’’…
Saygılarımla
Her zaman hayat yoluma ışık olmuş şu sözü aklımdan çıkarmam :”Çocukluk bir insanın anavatanıdır” Ve anne baba olarak
bizler anavatında hür iradeli, kendine güvenen, ne istediğini bilen mutlu ve huzurlu evlatlar yetiştirmek adına eşimle beraber çok emek verdik. Ne ektiysek bugünlerde karşılığını alıyoruz.Benim bir sözüm ile bitirmek isterim. “Çocuk gülerse memleket güler.”
Nefis bir yazı… Zeynep hanım o kadar doğru noktalara değinmiş ki, hangisi öveyim bilemedim. O yüzden doğrudan diyorum mi, Zeynep hanım bilginize, deneyiminize, bakışınıza, ellerinize, yüreğinize sağlık… Yeni yazılarınızı merakla bekliyorum.
ÇOK teşekkür ederim Sayın Mehmet Ali Çıtak Beyefendi.Umarım beğeniniz kadar yararlı olabilir hatırlatmaya çalıştığım doğru zannederek yaptığımız yanışlar konusunda farkındalık yaratma çabam…
Çok güzel ve öğretici bir yazı olmuş yüreğine sağlık Zeynep öğretmenim sevgi ve şevkatı inşallah birbirinden ayırt ederek çocuklarımızla birlikteliğimizi uzun soluklu yaşarız.
İlginiz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim Sevgili Nebahat Polat.Başarılı ve örnek iki çocuk yetiştirmiş biri olar beğeniniz benim için ayrıca değer taşıyor.Sevgilerle.
Zeynep öğretmenimin yazısıymış. Sonradan farkettim. Kutlarım,yine hayatımıza pusula ve yol haritası olma mahiyetinde bir makale olmuş. Elleriniz dert görmesin Zeynep öğretmenim
Sevgili Taner Bey oğlum, ÇOK teşekkür ederim, ama güzel eşinizle böyle bir yön haritasına ihtiyaç duymadan iki örnek kız evladı yetişirdiniz ben de sizleri KUTLUYORUM. Sevgilerle.
Kesinlikle çok güzel bir yazı. Çocuklarımız dünyaya saf temiz nir beyin ile geliyor. Onları dolduran bizleriz, bizlerin konuşma sekli, davranışları kısacası yaşam tarzımız şekillendiriyor. Bu açıdan anne ya da baba hiç farketmez iyi bir rol model olmalıyız.
İyi akşamlar Emel Hanım,farkındalığı yüksek ve bilinçli bir Hanımefendi ile tanışmaktan çok mutlu oldum.Ilginize çok teşekkür ediyorum…Saygı ve sevgilerle.