Sağlıkta Şiddet ve Mesleğin Kutsallığı

Sağlıkta Şiddet ve Mesleğin Kutsallığı

Yazıya başladığım an itibariyle sonuncusu, adeta bir suç makinasının silahından çıkan kurşunlarla can veren Hemşire Ömür Erez’di.

Son dönemin içimi en çok yakan başlıklarından biri Sağlıkçılara Şiddet!

2020’nin başından bu yana Dünya’ya bela olan Covid-19 virüsünün hayatımıza yön verdiği, en yakın arkadaşlarımızı, dostlarımızı hayattan çekip aldığı bu dönemde, Sağlıkçılarımızı şiddetle aynı cümle içinde yan yana anmak bile bir zul aslında…

Onun için hemşire Ömür Erez’in öldürülmesini protesto için toplanan meslektaşlarının taşıdığı “Sağlık için ter dökenler, sağlıkta şiddet yüzünden can veriyor” yazılı pankart, daha bir anlamlıydı.

Ve bir de her Sağlıkçıya hakaretin, saldırının, şiddet olayının ardından söylenen sözler, önleneceğine dair vaatler… Bir de dikkat edin, birçoğunun içinde “ama kim bilir o da ne yapmış ne söylemiştir?” ya da “canım zaten saldırganla arkadaşlarmış, kim bilir ne dedi, ne yaptı da adamı kızdırdı?” ya da son örneği “bir süre görüştüğü” türünden, belki açıkça söylenemeyen, ama o cümlenin içinde illaki yer alan bir kelimenin barındırdığı gizli anlam…

Gel de sinir olma… Saldırıyı, saldırganı bir ucundan masum gösterme, hafifletme çabası…

Bir kere şunu koyalım; ne Sağlıkçıya ne de bir insana şiddet, hakaret hoş, mazur görülemez, kabul edilemez, edilmemelidir.

Hele hele bu insan sizin sağlığınızı korumanız, sağlığına kavuşmanız için çalışan birisi ise… Uzmanı olmak için asgari 10 yıl dirsek çürütmek zorunda olunan bir başka meslek var mı acaba? Ben düşündüm, bulamadım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !  “.. bir ES verdim..”

Bakın ben de rahmetli annem başta olmak üzere kaybettiğim yakınlarım, dostlarım için hastanelerde oldum, hastalıklarımda doktorların kapısını çaldım. Her birinde mükemmel hizmet aldık, bizimle hemen ilgilenildi falan da değil.

İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durum nedeniyle muhatap olduğumuz Sağlık Çalışanlarına, hemşireye, doktora belki de çok kızdık.

Kızmak için mazeret de yok değil hani… Kabul edelim, hangimiz “İçerde oturuyor hastamıza hemen bakmıyor, damar yolu açamıyor, sevdiğimiz insanın canını yakıyor, 2 dakikada yapacağı işi ağır aksak yapıyor” diye düşünmedik ki? Bunu yaparken, çoğumuz içinden, ama bazılarımızın da yüzüne karşı “Bir de Hipokrat yemini etmişsin, hadi oradan” demişliği bile vardır.

Anlayacağınız kızmak istedikten sonra bahanemiz çok. Ama ne kadar duygusal bir ortamda olsak da; hiçbir duygu, düşünce muhatabımıza saldırıyı, şiddeti haklı kılamaz. Çünkü onlar, belki de ilk insandan günümüze en kutsal mesleklerden birini yapıyorlar. Her gün onlarca insanla birebir ilgileniyor, sağlığı korumak ya da hastalığı tedavi etmek için ter döküyorlar. Onların her yaptığı bizim, sevdiklerimizin sağlığını doğrudan etkiliyor, hayatın devamını sağlıyor. Var mı bundan daha ötesi?

Aslına bakarsanız işini hakkıyla yapanlar için hangi meslek kutsal değil ki?

Yıllarca yazı yazan, okuyan, editörlük yapan bir gazeteci olarak mesleğimi hakkını vererek yapmaya çalıştım, çalışıyorum. Mesleğin etik kuralları çerçevesinde, halkın haber alma hakkı ve özgürlüğünün kullanılmasını savunageldim hep… Bunun gereğini de yaptığımı düşünüyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !  2022 Yılı Trafik Cezaları

Biz gazeteciler için imza attığımız haber namustur, mesleğimizin onurudur, kutsalıdır.

Mesela başkaları için çok anlam ifade etmeyen –maalesef bugün artık gazetelerde, televizyonlarda bile pek önemsenmiyor- yazım yanlışları bile, benim için asla yapılmaması gereken hatalardır. Bir yanlış düşünce aktarımı ya da yanlış anlaşılmaya yol açacak bir kelime, cümle; hatalı olarak yazılan bir kelime, o haberin, yazının değerini sıfırlar. Onun için yazarken tekrar tekrar okumak, anlam ya da yazım yanlışı var mı kontrol etmek, okuyucuya saygının yanı sıra mesleğin kutsallığına da bir selam göndermedir bana göre…

Bu noktada Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki, o zamanki adıyla Basın-Yayın Yüksek Okulu’ndaki Türkçe hocamız sevgili Prof. Dr. Nevzat Gözaydın’ın Türkçe’yi doğru kullanmayı öğrenmemiz konusundaki çabasını, hakkını, emeğini anmadan geçemeyeceğim. Bugün hala de, da’nın ne zaman ayrı ne zaman birleşik yazılacağını bilerek yazarken, kendisinin kulaklarını çınlatırım saygıyla…

O yüzden demem o ki, her meslek kutsaldır, eğer ona hak ettiği değeri vererek, saygıyı göstererek yapıyorsanız…

Yazıyı yine Sağlıkta Şiddet konusuyla noktalarsak;

Bugüne kadar hiç hak etmedikleri -ki hiç kimse yaptığı işten, mesleğinden ötürü öldürülmeyi zaten hak etmez- halde uğradıkları saldırılarda can veren Sağlık Emekçilerine Allah’tan rahmet; yaralanan, sakat kalan tüm Sağlıkçılara geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.

Ve bir son not: Sağlık-Sen’in verilerine göre 2021 yılında 364 saldırgan tarafından gerçekleştirilen 190 olayda, 316 Sağlık Çalışanı şiddet kurbanı olmuş. Ne acı değil mi?

Sağlıkta Şiddet ve Mesleğin Kutsallığı
Sağlıkta Şiddet ve Mesleğin Kutsallığı

YAZAR HAKKINDA

Mehmet Ali ÇITAK Mehmet Ali ÇITAK 1966 Yozgat doğumlu olan Mehmet Ali Çıtak, ilk, ortaokul ve lise eğitimini Niğde Bor’da tamamladı. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden (o zamanki adıyla Basın-Yayın Yüksek Okulu) 1987 yılında mezun olan Çıtak, Günaydın Gazetesi ile başladığı mesleki kariyeri boyunca, çok sayıda gazete ve televizyonda muhabirlik ve yöneticilik yaptı. 2013 yılında emekli olan Mehmet Ali Çıtak, sürekli basın kartı sahibidir. Çıtak, evli ve bir çocuk babasıdır.
Sosyal Medyada Paylaşın:

BİRDE BUNLARA BAKIN

9 yorum

  1. Çok beğendim Mali güzel anlatmış herkesin anlayacağı dilden tebrikler sağlıkçılar her zaman elinden geleni yapmıştır minnettarız

    • Ne yapsak ne etsek sağlık çalışanlarının emeklerinin, fedakarlıklarının karşılığını ödeyemeyiz. Hepinize saygılar, sevgiler

  2. Ülkemizin kanayan yaralarından biri olan sağlıkta şiddetin vahametini, yalın ve net bir dille anlatmışsınız. Kaleminize sağlık.

    • Teşekkür ederim Duygu hanım, gerçekten de sağlıkta şiddet vahim bir boyuta ulaştı.

  3. Sevgili Mehmet Ali Bey..yazınızı çok beğendim. Bir basın şehidi Uğur Mumcu’ nun katledilişinin yıldönümü olan bugünde mesleğini yaparken hayatları ellerinden alınan sağlık çalışanlarının öykülerine dikkat çekmeniz çok anlamlı.

    • Sağolun Fatih bey, sizler gibi düşünen insanlarımızın, hepimizin çabası ülkemizin daha güzel, yaşanır bir hale gelmesi, ne basın emekçileri ne sağlıkçılar kimsenin ölmemesi, şiddetle karşılaşmaması… Mesleğimizin yüz akı isimlerden Uğur Mumcu’yu ben de saygıyla yad ediyorum.

  4. Haberlerde bu saldırıları okusakta hala toplum olarak tam anlamıyla önemsemiyoruz. Salgından sonra dah da arttı bu şiddet olayları. Malesef her meslekte var. Son zamanlarda öğretmen şiddetine maruz kalıpta önemli görevlere getirilen insanlar var bu ülkede. Şidetti normal gösteren diziler vs…Kime sorsan karşı ama ciddi fiziksel psikolojik şiddet var bu çağda bile. Özellikle gazilerin bu konuları farkındalık açısından dile getirmesi çok mühim teşekkür ederiz Mehmet Ali Bey. Sizin gibi gazeteciler hep var olsun. Çok saygı duyduğum bir meslek.

    • Haklısınız Şeyma hanım, şiddet eğilimi gösteren kişilerin salgınla birlikte daha da arttığına ben de inanıyorum. Bir de hiç istemediğimiz bu türden şiddet olaylarının tabii görünür hale gelmesi de var. İletişim kanallarının gelişmesinin yanı sıra özellikle cep telefonları ile artık olayları an be an gözler önüne seren görüntüler televizyonlardan evlerimize kadar ulaşıyor. Ama özellikle gazetecilerin bu olayları verirken, toplum olarak bunu hak etmediğimizin altını kalın çizgilerle çizmeleri gerek. Yoksa gerek sokaklardaki gerek ev içi şiddet ve cinayetlerle, maalesef geldiğimiz nokta hiç iç açıcı değil… Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim, selamlar, sağlıcakla kalın…

      • Ben teşekkür ederim. Yazım hatası için kusura bakmayın. Ama bu konuda da daha dikkatli olmam gerekiyor. Güzel farkındalıklı yazılarınızın devamını bekliyorum. Kaleminize sağlık

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM