ÇAKRALAR NEDİR?
Kelime anlamı olarak Sanskritçe de tekerlek anlamında kullanılır. Ve Hint Felsefesindeki tabir ile Batı dünyanda ünlenmiştir. Amacım belli bir kültürü sizlere sunmak değil. Her toplumda farklı adlarla anılan insan bedenindeki enerji kapılarını anlatacağım.
Tüm kainat ve madde atomlardan oluşturduğunu biliyoruz. Her şeyin altında enerji vardır. İnsanında madde bedeni dışında enerji bedenleri vardır. Madde ve enerji bedenleri birbirine yedi ana enerji kapıları yani Uzak Doğu dili ile Çakralar (Chakra) ile birbirine dokunur. Bedende de hormonel salgı bezleri sayesinde kana ve tüm hücreleri etkileyen muazzam bir döngüyü yönetir. Önce enerji bedenlerimiz hastalanır. Daha sonra bunu fizik bedenimizdeki hastalıklar olarak görmeye başlarız.
Modern tıpta bu hastalıkları ilaçlar ile kontrol etmeye çalışıyor. Ancak bu kontrol fiziki bedende yan etkiler oluşturur. Hatta beden ilaçlara bağımlı hale bile gelir. Eğer fizik bedenimizde rahatsızlıklar varsa uzman hekim ya da doktorlardan destek almalıyız. Daha sonra enerji bedenlerimizi güçlendiren yöntemlere başvurmalıyız. Fizik bedenimizde bir rahatsızlık yoksa etkiler psikolojik belirtiler olarak varlığını gösteriyorsa. Yine de enerji bedenlerimizi dikkatle almalıyız. Peki nedir bu enerji bedenleri?
“Güvende olma ihtiyacı”
“Özsaygı, Zevk almak”
“İrade gücü, öz değer”
“Kendini sevmek”
“Geçekleri olduğu gibi kabul etmek”
“Öz ile Dünyadaki BEN bir olması, net olmak”
“Öz bilinç, kabul etme ve hayatın akışına teslim olma”
Enerji tıpkı gökkuşağın bulutlarda kırılması gibi evrensel enerjide bedenimizden geçtiğinde yedi renge bürünür. Enerji bedenleri işte bu renk tayfının her biriyle ilişkilendirilir. Herkesin enerji bedeni aynı sıradaki renge sahip ama yoğunluk derecesi ve tüm bedeni bir kılıf gibi saran aura herkesin farklıdır. Kirlian fotoğraf tekniği ile auraların görüntülendiği iddia edilse de henüz tam bir kabul görmüşlüğü yok. Ama ilerde tüm bu enerji boyutların bir zamanlar göremediğimiz hücre, bakteri, mikroplar gibi görünür olacağı teknolojiye ulaşacağımıza inanıyorum.
Genevieve Lewis Paulson’nun çakralar ile ilgili minik egzersizlerini kendiniz deneyebilirsiniz;
>> Gözlerinizi kapayın. Kimlerle olumlu ya da olumsuz olan psişik bağlarınız var?
>> Bu duyguları en fazla hangi çakralarınızda hissediyorsunuz?
>> Diğer insanların çakralarıyla aranızda ne tür bağlar var?
>> Bu bağlar enerjinizi mi silip süpürüyor yoksa sizi güçlendiriyor mu?
Düşündüğünüz ya da söylediğiniz şeyleri aynı zamanda içimizde de hissetmemiz gerçekte ne demek istediğinizin farkında olduğunuzu gösterir. Bu aynı zaman da iletmek istediğiniz mesajın özünü karşınızdakine tam olarak ulaştırır ve sizi daha kolay anlaşılabilir bir insan haline getirir.
Her şey zihinde fark etmekle başlıyor. Düşüncenizi iyileştirdiğinizde bu enerji bedenlerinize yani ruhunuza daha sonra dış gerçeğiniz olan bedeninize yansıyor. Bu tüm bütüncül şifa yöntemlerinde dikkate alınan bir yaklaşımdır. Örneğin Akdeniz beslenmesi bir nevi çakralara da atıf yapar. Her yediğimiz besin sahip olduğu renk ile çakralarımıza iyi gelir. Örneğin turunçgiller cinsel ve göbek çakramız için çok şifalıdır. Bunun yanımda o çakranın duygusuna yoğunlaşıp dengeye gelmek adına size iyi gelen uğraşlar ile meşgul oldukça gözle görülür iyilik hali tüm yaşamamıza geçer.
Her hastalığın ruhsal gelişimimiz için bize bir şey anlatmaya çalıştığını duymaya çalışalım. Onu duymak için kendimiz ile ilgili iletişimi güçlendirmeliyiz. Nefes terapisi, yoga, meditasyon, yazı yazmak, yürüyüş, ibadetler size ne iyi geliyorsa kendimizle iletişim de kalmanız da onu ertelemeden yapmaya başlayın. Düşünce ve duyguların enerjileri olduğunu hatırlayalım. Olumlu hissettiren duygu ve düşünceler bizi güçlendirirken. Olumsuz duygu ve düşüncelerin titreşimimizi düşürdüğünü ve bu da auramızda yırtıklar oluşturmasıyla bağışıklık sitemizi düşürüp fiziksel ve ruhsal hastalıklara açık hale getiriyor.
Örneğin nefret duymak bir duygu. Bu duyguyu kabul edip her neye nefret duyuyorsak onu zihnimizde serbest bırakmalıyız! Bunun için öğrendiğim yöntemi sizlerle paylaşacağım. Siz yaşadığınız kişi ya da olay neyse onu net bir şekilde söyleyin içinizden ya da yazarak. Amaç o duygunun bizi düşürdüğü negatif enerji bağlarını sevgiyle dönüştürüp enerjimizi yükseltmek. Bilinçaltımızda serbest bırakmak;
“Ben sana ya da o şeye karşı öfkeliyim. Duygumu kabul ediyorum. Ve önce kendimi sonra bu kişi ya da durumu affetmeye niyet ediyorum. Beni öfkelendiren kişi, kişiler, mekanlar veya olaylarla vs. Sevgiden gelemeyen tüm bağlarımı kesmeye niyet ediyorum. Teşekkür ederim. Güvendeyim. Her şey yolunda. Korunduğumu biliyorum. “
Tüm bunları kendi içinizden gelen sözlerle de yapabilirisiniz. Her an her zaman yapabilirsiniz. O duygudan çıktığınızı sizi öfkelendiren şeylerin artık tetiklemediğinden anlayabilirsiniz. Kendinize izin verin ve niyet edin her şey kolaylıkla zamanla dönüşecektir.
“ Korku, bedenimizin etrafımızdaki koruyucu enerji tabakasının (aura) küçülmesine neden olur. Bu durumda nazar enerjisi bedenimizi etkiler, kendimizi yorgun, bitkin, çökük hissetmemize neden olur. Tam tersine auramızın küçülmesine izin vermediğimizde nazar ve büyü bizi etkilemez. Auramızı genişletecek olan duygu ise sevgidir. Sevgi frekansı enerji alanımızı genişleterek negatif enerjinin fiziksel bedenimize ulaşmasını önler. Negatif enerji alacağımızı düşündüğümüz kişi veya ortamlarda kendinize odaklanın ve içinizden herkesi çok sevdiğinizi söyleyin. Bana negatif enerji veriyor diye korkmak yerine birbirimizi içten sevebiliriz. Yüzde de yüz kendimiz olduğumuzda auramız her zaman geniş kalır. “ Dr. Erhan Özer
Kaynak Kitaplar: